Nöral Terapi neden bu kadar derin bir etkiye sahiptir ?
Nöral Terapinin neden bu kadar derin bir etkiye sahip olduğunu anlamanın bir yolu da otonom sinir sisteminin nasıl da birbirine yollar ile bağlı olduğunu anlamaktır. Sinir sisteminin otonom (istem dışı) kısmı, kişinin bilinçli bir çabası olmadan kan basıncı ve dolaşımı, sindirim, vücut ısısı, kalp hızı, nefes alma gibi iç vücut fonksiyonlarını düzenler ve tüm iç organları etkiler. Her zaman normal iç organ fonksiyonlarını sürdürmek için çalışır. Tehlike anlarında “savaş ya da kaç” tepkisi verir ve stresli olmayan zamanlarda “dinlenir ve sindirir”.
Otonom sinir sistemi sempatik ve parasempatik olmak üzere iki bölüme ayrılmıştır ve her ikisi de kan damarları, mide, karaciğer gibi organların işlevini etkilemek için “bilinçaltı düzeyde” çalışır; böbrekler, mesane, cinsel organlar, akciğerler, göz bebekleri ve kasları, kalp ve sindirim. Otonom sinir sistemi düzgün çalışmıyorsa, bireyin sağlığı olumsuz etkilenebilir. Örneğin, karanlık, kasvetli bir akşamda aniden evinde yapayalnız olan bir kişi, pencereden içeri giren biri olduğunu duyarsa, sempatik otonom sinir sisteminin böbreküstü bezlerine beslenen bir kısmı, o kişinin kan dolaşımına bir miktar adrenalin atar ve kişi kendini korumak için korku, ajitasyon ve yüksek farkındalık hisseder. Otonom sinir sisteminden adrenal bezlerine gelen girdi doğru çalıştığı için kişi tepki verebilir ve kendini koruyabilir. Böbrek üstü bezine giden sinyalin çalışmadığını ve böbreküstü bezine hiçbir girdinin gitmediğini hayal edin, kişi tepki vermek yerine sesi görmezden gelebilir ve harekete geçemez ya da otonom sinir sistemi çok hassassa, o zaman dışarıdan esen hafif rüzgar sesi bile bir kişiyi silahına yönlendirebilir ve onu kazayla birine zarar verebilecek bir konuma getirebilir.
Otonom (otomatik) sinir sistemimizin bizi korumak ve normal işleve ve yeterli iyileşmeye izin vermek için doğru çalışmasına ihtiyacımız var.
Nöral Terapi Nedir ?
Nöral Terapi, herhangi bir travma, enfeksiyon veya ameliyatın otonom sinir sisteminin bir kısmına zarar verebileceği ve bu dokuların elektrokimyasal veya elektromanyetik işlevlerinde uzun süreli rahatsızlıklara yol açabileceği teorisine dayanır. Bu rahatsızlıklar “girişim alanları” olarak da bilinir. çünkü normal fonksiyona ve iyileşmeye müdahale ediyorlar. Bu “girişim alanları” devam ettiğinde ve otonom sinir sistemi yaralandığında veya düzgün çalışmadığında, yumuşak doku yaralanmalarının tam olarak iyileşmemesi ve kronik ağrı da dahil olmak üzere eksik iyileşme gibi çeşitli sonuçlar ortaya çıkabilir. Tecrübelerime göre, bu girişim alanları ve ortaya çıkan işlev bozukluğu, tamir edilmediği sürece süresiz olarak devam edebilir.
Nasıl çalıştığına dair teori oldukça ilginç ve mantıklı. Lokal anestezikler ağrıyı ve diğer duyusal girdileri geri dönüşümlü olarak bloke eder. Nöralterapide uygun şekilde gerçekleştirilmiş, konumlandırılmış enjeksiyonlar yapıldığında, terapötik etki her zaman kısa süreli anestezik etkinin çok ötesine geçer. Bu gözlem, anestezinin kalıcı bir geri dönüşle sonuçlandığını göstermektedir.